İntihar etmek yeni düşündüğüm bir şey değildi, uzun süredir ara ara içinde bulunduğum mutsuzluktan ve yalnızlıktan ‘’Bu şekilde kurtulabilir miyim?’’ diye düşünürdüm. Öğretmen emeklisiyim ve günlerim çalıştığım dönemlerde olduğu gibi hareketli ve meşgul geçmiyordu artık. Bir yandan yalnız olmak, eski dostlarımla eskisi kadar görüşemiyor olmak ve sevdiklerimi yanımda görememek bu dünyada bir yerim yokmuş gibi hissettiriyordu. Gözümle eskittiğim kitaplarıma bile elim gitmezdi bir türlü. Bu beni şaşırtıyor çünkü dünyada herhalde öğretmenlik mesleğinden sonra en sevdiğim meşguliyetim kitaplardı. Artık bu da değiştiyse benim için ve eninde sonunda ölüm varsa bunu daha yakına çekmem de ne zarar olabilir diye düşünüyordum. Birbirinin aynı olan sıkıcı günlerimin biraz azalmasında bir sorun göremiyordum. Şu anda yaşadığım hayat ölüm(üm)den ne kadar farklı olabilirdi. Bunları düşünürken bazen çıkış yolları da arıyordum tabi. Ne yapabilirim? Bu zamana kadar ne yaptım? İçinden çıkamadığım bu yaşlılığı neye dönüştürebilirim? Ama yine de bir şekilde o anlamsızlık ve boşluk çukuruna düşmekten kendimi alamazdım. Sanki biz yaşlılar bu hayatın ölüm kısmını temsil etmiyor muyduk? Yaşamı neresinden yakalayabilirdim ki? Kendime bu soruyu soruyor ve henüz bir cevap bulamıyordum.
Böyle düşünürken zannederim ki yaşamı iyi bir yerden yakalayamazdım. Düşüncelerim, yaşadıklarım buna engel oluyordu. Eski zamanları özlüyor ve artık o zamanlara sahip olamadığım için bunun yoksunluğunu derinden yaşıyordum. Eşimi kaybettiğim günü ve ondan sonra yaşadığım yalnızlığı tarif edemem. Yol arkadaşım.. Ondan sonra soğudum ve uzaklaştım herşeyden. Uzaklaştıkça da bugünüme keyifle yaşamak için bir şey kalmamıştı.
Yine bir gün, dolaşmaya çıktığımda sürekli geçtiğim bir yerde bazı ağaçların kesilip devrilmiş olduğunu gördüm. O ağaçlarının devrilmesini düşündüm. Sonra kendi devrilişimi… Kendime bir haksızlık etmek üzereymişim. Meğer hayat devam edecekmiş de ben durdurmak istemişim. Nasıl devam edebilirdim durağan hayatıma? Tek eşini kaybeden ben değildim elbette. Eşleri ölen diğer arkadaşlarımı düşündüm. Onlar nasıl devam ediyorlardı hayatlarına?
Artık çok bunalıp sıkıldığım bir gün önceleri eşimle sıklıkla gittiğimiz çay bahçesine uğramak geldi aklıma. Sahi gitmeyeli ne kadar olmuştu? Neden birden aklıma gelmişti bu? Hazırlanıp gittim ve oraya girer girmez eşimle o bahçedeki sohbetlerimizi, neşemizi hatırladım. Eşimi düşündüm… Eğer o benim yerimde olsaydı ve hayatına son vermeyi isteseydi… Onun böyle bir şey yaptığını düşündüğümde bunun ne kadar korkunç bir şey olduğunu farkettim. Buna asla izin vermezdim. Eminim ki eşim de benim böyle bir şey yapmamı istemezdi ve hayata bir şekilde devam etmeye karar verdim.
Sonrasında hayatımda bazı değişiklikler yapmam gerektiğine karar verdim. Eşimin vefatından önceki rutinlerime dönmeye başladım. Ara verdiğim okumalarıma geri döndüm. Çocuklarım ve torunlarımla daha çok vakit geçirmeye başladım. İnancıma daha çok tutundum. Gücüm yettiğince geziyorum. Bunlar benim hayata tutunmamı sağladı. Eşimi de ihmal etmiyorum tabii, zaman zaman onu ziyaret edip hayatımdaki gelişmeleri anlatıyorum. Yol arkadaşlığı bitmezmiş meğer, kendine yeni bir yol bulurmuş. Bizde de öyle oldu.