Gün geçtikçe toplum içerisinde yaygınlaşan “gelecek kaygısı” artık çocukların hayatında dahi yer almaya başladı. Geleceğe dair gerginlik, endişe ve korku halinin yayılması bireyleri gereğinden fazla etkiler halde. Medyanın -belki de bilinçli- yönlendirmesiyle bir gün aşırı sıcaklardan endişelenirken başka bir gün deprem korkusu gündemimiz olabiliyor, yapılan zamlar, kira artışları, çocukların eğitim masrafı, ahlaki bozulmalar, salgın hastalıklar, üniversite sınavı, işsiz kalma ihtimali derken listenin sonu gelmez bir hale bürünüyor. Gün içerisinde nereye gitseniz benzer konuların konuşulması korku ve şikayet cümlelerinin beyinlerimize yerleşmesine sebep oluyor ve akşam yorgun bir zihinle yatağa başımızı koyuyoruz. Sahi her şey o kadar korkunç mu?
Yüksek sesle EVEET! dediğinizi duyar gibiyim.Tamam, sizi ikna etmeye çalışmayacağım. Her şeyin düşündüğünüz kadar endişe verici olduğunu varsayarak gelecekle ilgili ne kadar kaygılanmamız gerektiğini değerlendirelim.
Kaygı, insanoğluna bahşedilmiş çok kıymetli bir duygudur. Doğru seviyede tutulduğu sürece hayatın her alanında tedbir almamız ve ön çalışma gereken hususlarda harekete geçmemiz için bizi motive eder. Doğru zamanda planlama yapmamızı ve bu planları hayata geçirmemizi sağlayacak bir güdüleme aracıdır. Lakin, bu duygunun seviyesi o kadar mühim ki, olur da dozu kaçırırsak tam aksine, elimiz kolumuz kalkmaz hale gelir, enerjimiz tükenir, duygu dünyamız altüst olabilir. Tam da bahsetmek istediğimiz kaygı türü bu, “fazla doz” kaygı.
Maalesef, basın ve kontrolsüz bir ortam olan sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla dünyanın her yerindeki olumsuz olayları takip eder hale geldik. Tabii ki faydaları olsa da, siz de enerjinizin gereğinden fazla dağıldığını düşünmüyor musunuz? Örneğin pandemi sürecinde henüz Korona virüsü ülkemize girmeden “gelme ihtimaline” karşın, toplumca aşırı endişelenmeye başlamıştık. Eğer bu endişe halini, olması gereken dozda tutabildiyseniz; kapalı alanlara girme sıklığınızı azaltmış, temizliğinize gerekli ehemmiyeti vermiş ve bağışıklığınızı kuvvetlendirmek gibi tedbilerle yetinmişsinizdir. Ancak, gerçek hayatta hiç görmediğimiz ama videolarda sıklıkla zihnimize yerleşen sokak ortasında aniden düşen ve “öldüğü söylenen” kişiler sizin uykunuzu kaçırmış, yoğun dezenfektan kullanımı cildinizde dermatit oluşturmuş, güvenli bir doğa yürüyüşü sizde yüksek endişeye sebep olmuşsa bilin ki bu kaygı hali, artık size zarar veren bir boyuta geçmiş, malum virüse karşı bağışıklığınızı güçlendirmeniz gerekirken bilakis zayıf düşüp hastalığa açık hale gelmiş olabilirsiniz.
Yakın zamanda, toplumca yaşadığımız ortak bir kaygı dönemi olduğu için, pandemi sürecini örnek olarak gösterdim, siz bu örnekten kendi yaşantınızdaki kaygı durumunuzu ölçebilirsiniz.
Bahsettiğim gibi, geleceğe dair doğru zamanda doğru adımları atma adına, planlama, hazırlık yapma ve tedbir almak için kaygı, gerekli olan temel bir duygudur. Ancak, geleceğin karanlık sokaklarında dolaşıp bilinmezlikler içinde zihnimizi bulandırmak bize başarı katmaz, aksine kaygı durumumuzu gereğinden fazla artırarak bugünkü enerjimizi sömürür. Eğer kendinizi sık sık bu halde buluyorsanız, bilin ki şu anı yaşamak için mevcut olan enerjinizi ve zamanınızı henüz “gelmemiş gelecek” için tüketmiş oluyorsunuz. Bu hal zihninizi bulandırır, odaklanmanıza ve düşüncelerinizin berraklaşmasına mani olur. Haliyle şuanda yapmanız gerekenlerde başarılı olmanızı engeller. Hayattan tekrar keyif almanız ve bugünkü sorumluluklarınızı yerine getirebilmeniz için bu kaygı durumundan en kısa zamanda kurtulmanız çok mühimdir. Eğer bunu ertelerseniz kaygı bataklığından kurtulmanız sizin için giderek zorlaşır ve anı yaşama kabiliyetiniz git gide zayıflar.
Geleceğe dair aşırı kaygı beslemenin önemli sebepleri arasında çevresel faktörler (medya, kaygı bozukluğu olan bireyler, olumsuz yaşam koşulları vb.), geçmişte yaşadığınız ve aşamadığınız travmatik olaylar, kalp ve şeker hastalığı gibi bazı bedensel hastalıklar, yan etkisi anksiyete olan bazı ilaçlar yer almaktadır. Şayet aşırı kaygılı olduğunuzu farkettiyseniz bu sebepleri gözden geçirebilirsiniz. Aynı zamanda aşağıda paylaşacağım çözüm önerileri de size yardımcı olabilir.
Geleceğe dair kaygılarınızın gerçekliğini sorgulayın;
Karanlık düşüncelere boğulduğunuzda, bir deftere kaygınızı yazın ve bunun ne kadar gerçekçi olduğuna dürüstçe cevap verin. Gerçekçi olmayan düşüncelerden, zihninizi arındırın. Gerçekçi olduğuna inandığınız kaygılarınızın önce kanıtlarını sonra da kaygılandığınız şeyler gerçekleşirse sonucunda neler olabileceğini yazın. Ardından, sizi kaygılandıran durumlar için, çözüm cümleleri üretin. Sonucunu kontrol edemeyeceğiniz kaygılarınızın üzerini çizin. Onlar zihninize geldiğinde orada çok fazla kalmalarına izin vermeden, güzel düşünceler ile yer değiştirme egzersizi yapın.
Fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarınıza özen gösterin;
Kaygının çok arttığını hissettiğiniz zamanlarda ılık duş almayı deneyin, doğada yürüyüş yapın ve size iyi gelen bir spor/egzersiz ile ilgilenin. Dengeli beslenin, kaygı durumunuzu artıracak katkı maddeli yiyeceklerden uzak durun. Kaliteli bir uyku için akşam saatlerinde kafein tüketmeyin, erken yatın ve gündoğumunun muazzam enerjisinden faydalanmak için erken kalkın. Çıplak ayak veya elinizle toprağa temas ederek topraklama yapın veya kocaman bir çınar ağacına sarılarak doğaya gizlenen şifadan yararlanın.
Gelecek kaygınızı tetikleyicilerle aranıza mesafe koyun;
Kaygınızı arttırıcı haberler, sosyal medya paylaşımları ve insanlardan uzak durmaya çalışın. Onlar yerine, sizi hayata dair motive edecek gelişmeleri ve paylaşımları takip edin. Enerjisi yüksek, iyimser düşünce yapısına sahip kişilerle görüşün, çevrenizde böyle insanlar yoksa, bu tarz insanların motive edici yazılarını/kitaplarını okuyun veya konuşmalarını dinleyin.
Vaktinizi kaliteli değerlendirin;
İçinde bulunduğunuz zamana ve geleceğinize katma değer sağlayacak uğraşlar ve kişilerle vaktinizi değerlendirin. Boş şeylerle ne vaktinizi ne de potansiyelinizi israf etmeyin. Hayat boş geçirilemeyecek kadar değerli!
Elinizdekilerin farkına varın;
Sahip olduğunuz her şeyin ne kadar değerli olduğu üzerinde tefekkürde bulunun. Şayet kaygılandığınız hususlar gerçekleşirse, sahip olduklarınızın size destek olacağını düşünün. Aileniz, dostlarınız, komşunuz, sağlığınız, kabiliyetleriniz, bilgi birikiminiz, maneviyatınız.. Bunların hiçbirinin olmadığını düşünüyorsanız, elde etmek için çaba harcayın. Sağlığınıza iyi bakın, maneviyatınızı güçlendirin, kabiliyetlerinizi gelişitirin, bilgi birikiminizi artırın ve size değer verecek insanlarla olan ilişkinize yatırım yapın.
Gelecek kaygısı, size gelecekle ilgili en kötü durum senaryolarını hayal ettirebilir ve bunun için çok zaman harcamanıza sebep olabilir. Bu istenmeyen sonuçlara aşırı odaklanmak, hayata dair umutsuzluğunuzu artırabilir, bu da yaşama sevincinizi kemiren bir düşünce biçimidir. Gelecek ile ilgili endişeler sizi ele geçirmeye başladığında, kendinize (nazikçe) olumsuzluklar hakkında çok fazla zaman harcamanın şuandaki iyi şeylerden zevk almanızı engellediğini hatırlatın. Kendinizi yakın bir dostunuzun yerine koyun. Sizin yaşadığınız kaygılarla boğuşan arkadaşınıza nasıl şefkatle destek olur ve nasihatta bulunursanız, kendinize de aynı şekilde davranın.
Unutmayın;
Elif Karasan