“Her zaman daha iyisinin olduğunu bildiğim için yaptığım ya da düşündüğüm her şey aslında boş ve saçmaymış gibi geliyor. Bu düşüncenin tam olarak mükemmelliyetçilikten kaynaklandığını biliyorum ama bir yanım da ‘Ne mükemmeli orta seviye bile değil bunlar!’ diyor. Kafamın içindekileri, birilerine söylemekte hep zorlanıyorum. Başkalarıyla paylaşacak kadar önemli bir şeylerimin olmadığını, benim düşündüklerimin diğer insanların ilgisini çekmeyeceğini veya asıl konuyla ilgili bilgi sahibi olan bireylerin ‘Bu ne saçma bir şey!’ diyeceğini düşünüyorum. Bu yoğun düşüncelerle kitleniyor sanki beynim. Mükemmeli ararken çok daha değersizleşiyorum. Zihnimde kendimi ortalama biri bile olmamakla suçlarken, sürekli kendimi mükemmele zorluyor, onu istiyor ve arıyorum”
Danışanlarımızdan sıklıkla duyduğumuz bu mükemmeliyetçilik nedir?
Kişinin, kendisine veya başkalarına yönelik yüksek beklentiler içinde olması, bu beklentilere ulaşma konusunda hem kendini hem de başkalarını oldukça endişeli ve eleştirel değerlendirmesi olarak ifade edilebilir. Genellikle bir miktar yüksek standartların, bizi başarıya götüren ateşleme sistemi olduğuna inanılsa da, kimi insanlar için bu çoğu zaman kusursuz bir varış noktası anlamına gelir. Bir türlü varılamayan bu varış noktası, birey için bir illüzyon haline gelir ve her seferinde yeni bir mükemmel hedef belirir. Yeterince iyiyi bir türlü yakalayamayan birey, faturayı kendine keser, mükemmele ulaşamamayı kendi acizliği ve kusurluluğu olarak görür.
‘Bu başarı mı sanki, bunu herkes yapar’
‘Daha iyisi olabilirdi’
‘Beceriksizin tekiyim’
‘Yine en iyisi olmadı’
Yukarıdaki cümlelerde olduğu gibi birey, her mükemmel olmayan sonuçta kendini eleştirecek veya cezalandıracak yöntemler bulma eğilimindedir. Kusursuzu arama, mükemmele ulaşma isteği; kapasiteyi yok sayma ve başarıları küçümseme, hatalara olduğundan daha büyük anlamlar yükleme ve nihayetinde de kendi ile ilgili olumsuz duygulara kapılma ile sonuçlanabilir.
Yaptıklarının çok da önemli olmadığını, insanların takdirinin gerçekçi olmadığını, avutulduğunu ya da yeterince iyi olmanın aza razı olmak gibi geldiğini düşünmeye başlar. Mükemmeli arzulayan birey, başarılarını içselleştirmemekle kendi benliğine çok acı bir sabotaj gerçekleştirir.
Bunun aksine yeterince iyiyi hedeflemek ve her seferinde bir sonraki için daha iyi olabilir esnekliğini tanımak, bireyin üzerindeki stresi azaltacak ve kendinden memnuniyeti sağlayacaktır. Ulaşılan kadarında kendini tebrik eden birey bir sonraki denemelerde kendini büyütüp geliştirmeye daha cesaretli olacaktır.
Yaptığın kadarı en mükemmel olan, kendine aferin demeyi unutma!
Psikolojik Danışman Beyza Yılmaz