14 yaşındayken annemi intihar sonucu kaybettim. Annemin ölümüne kadar, ruh sağlığının benimki de dahil olmak üzere günlük yaşamımızı ne ölçüde etkileyebileceğini anlamamıştım. Annem başarılı, motive ve nazik biriydi ancak birçok ruh sağlığı sorunuyla mücadele ediyordu. Sonunda verdiği mücadeleyi kaybetmişti.
Ben ise, kendimi bildim bileli kendime karşı çok sert davranır, kontrolüm dışında gelişen ailevi durumlar için kendimi suçlardım. Boşanma, mali sorunlar gibi. Yaklaşık 10 yaşıma geldiğimde, herkesin sorunlarını çözemediğim için kendimden hoşlanmamaya başladım. Sonuç olarak, ailemle bu konular hakkında konuşmak yerine duygularımı içime attım. Ayrıca kendimi bildim bileli aşırı kaygılıydım. Tüm bunlar ruh sağlığıma zarar verdi ve terapiye gitmeye başladım. Merak etmekten kendimi alamıyordum: "12 yaşındayken terapiye gitmemi gerektirecek kadar yanlış olan neydi?"
Cumartesi sabahlarımı nerede geçirdiğimi, terapiye gitmek için neden arkadaşlarımla buluşamadığımı veya neden bazı günler duygularımı kontrol edemediğimi insanlara söylemekten çok korkuyordum. Ne yazık ki, terapi ve ruh sağlığı konusu çok damgalanmış hissettirdiğinden, neden terapiye gittiğim hakkında kimseyle konuşamadım... tıpkı annemin bir terapiste gitmek yerine duygularını içine atması gibi.
Terapi seanslarını üzgün, endişeli ve bunalmış olduğumda başa çıkma stratejileri hakkında konuşarak geçiriyorduk. Terapi benim için duygularımla başa çıkmaya çalışmaktı çünkü onları anlamak için çok küçüktüm. Annemin vefatına kadar, seansların çoğunu düşüncelerim gibi kontrol edebildiğim şeylere odaklanmaya çalışarak geçirdim.
Genel olarak yaşadığım zor duygularla nasıl başa çıkacağımdan hala emin değildim. Annemin vefatından sonra işler benim için daha da zorlaştı. Hayatımın en zor dönemiydi, hissettiğim tüm bu duygularla nasıl başa çıkacağımı bilmiyordum. Ölümünden sonra birkaç ay terapiye ara verdim, çünkü gözyaşlarına boğulmadan annemin adını söyleyemiyordum ve bunu yaşamak istemedim. Bu süre zarfında ailemle konuştum. Annemi tanıyan ve onu seven insanlarla çevrili olmak yeterince iyi hissettiriyordu. Terapiye geri döndüğümde, annemin ölümünden sonra ortaya çıkan anksiyete ve travma sonrası stres bozukluğu ile yüzleşmeye başladım.
Annem hakkında konuşmak zordu. Onunla ilgili mutlu anılarımı anlatmaktan sık sık uzaklaşıyor ve neden bu kadar üzgün ve çaresiz hissettiğini sorgulamaya başlıyordum. Terapi, onunla ilgili anılarımı, mutlu anlara odaklanacak şekilde yeniden çerçevelememe yardımcı oldu.
Suçluluk duygusu, annem ölmeden önce ve öldükten sonra benim için olağan bir duyguydu. Suçluluk duygusu özgüven eksikliği yaşamama ve psikolojik rahatsızlıklar yaşamama sebep oldu.
Endişeliydim, depresyondaydım ve annemin ölümünden dolayı kendimi suçlu hissediyordum.
Yapabileceğim daha fazla şey var mıydı? Aklımda annemin intiharını nasıl önleyebileceğime dair pek çok soru vardı. Birkaç yıl süren terapiden sonra, onun ölümünün kontrol edebileceğim bir şey olmadığını anlamaya başladım. Bir bireyin intiharına yol açabilecek pek çok unsur olduğunu farkettim ve ben onlardan biri değildim.
İnsanlar beni intihar ve akıl sağlığı hakkında konuşmaktan korumaya çalıştı ama bu sadece annemin ölümünü anlamamı zorlaştırdı. Tek yapmak istediğim, annemin ölüm nedeninden bağımsız olarak insanların onu nasıl hatırladıklarını konuşmaktı. Onun adını haykırmak ve onu geri getirmek istiyordum. İhtiyacım olan tek şey annemi yaşadıklarından ziyade, gerçekte olduğu gibi hatırlamaktı.
Mor giymek (en sevdiği renk) ve sevdiği müzikleri dinlemek gibi basit davranışlar, şimdi onu hatırlamak için yaptığım şeylerden sadece birkaçı. Çünkü onu mutlu olduğu şekilde hatırlamak istiyorum.
Bu platformu gördüğümde, konuşmaya ve hikayemi paylaşmaya karar verdim.Çünkü geçmişimin, geleceğimi belirlemesine izin vermeyecektim, bunu başkaları da yapabilirdi. Annemi kaybettim ama onun anısını ve pozitifliğini dünyanın geri kalanıyla paylaşmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Şimdi annemin ölüm yıldönümü olan her 30 Mayıs'ı onun ne kadar güzel ve parlak bir kişi olduğunu hatırlayarak ve intiharı önleme konusunda farkındalık yaratmaya çalışarak geçiriyorum. Onu geri getiremem ama diğer ailelerin de aynı acıyı yaşamalarına engel olabilirim.
İntihar sonucu hayatını kaybedenler hakkında konuşmalı ve diğer intihar mağdurlarına umut vermeliyiz.
Bu konuları insanlarla, onlar da bir yakınlarını intihar sonucu kaybetmeden ya da intiharı düşünmeden önce konuşmakta bir sakınca görmüyorum. Annem ve ben aynı anda mücadele ediyor olmamıza rağmen, ikimiz de kendimizi açamayacak kadar utanç duyuyorduk, çünkü insanların bizi anlayamayacağını, bize deli gözüyle bakacaklarını düşünüyorduk. En kötüsü de birbirimizle bile duygularımız hakkında konuşmuyorduk.
Ruh sağlığının ne olduğunu gerçekten anladığımda, annemin üzüntüsünü kontrol edemediğini ve yardım alması gerektiğini fark ettim. Ruh sağlığı insanların anlattığı kadar korkutucu bir şey değil. Bunu fark ettikçe kendi duygularımla baş etmem de kolaylaştı.
İyileşme sürecinin devam eden bir süreç olduğuna inanıyorum.
Bazı günler diğerlerinden daha zor olacaktır, ancak yapabileceğimiz tek şey gelecek daha iyi günler olduğunu ve birlikte intiharı önlemeye yardımcı olabileceğimizi hatırlamaktır.
Mücadelenizde yalnız olmadığınızı ve yardımın düşündüğünüzden daha yakınınızda bulunabileceğini asla unutmayın.