Daha 16 yaşındayken geçirdiğim bir araba kazası sonucu başımdan yaralandım; bu kaza büyük bir epilepsi nöbetini tetikledi, bir gün komada kaldım. Sonrasında tamamen iyileştim ve bir daha nöbet geçirmedim.
Ancak 25 yaşında reklamcılık sektöründe çalışırken, teslim tarihlerinin stresi, gece geç saatlere kadar devam eden mesailer ve içki tüketimim büyük bir nöbeti tetikledi. İşteydim ve kafam masanın köşesine çarparak yarıldı. Bu olaydan sonra bana epilepsi teşhisi kondu ve ömür boyu ilaç tedavisi gördüm.
İşim,kimliğimin ve sosyal hayatımın büyük bir parçasıydı üniversiteden mezun olduktan sonra reklamcılık alanında bir iş bulmak büyük bir başarıydı. Gençtim, İstanbul’da yaşıyordum ve hayalimdeki işi yapıyordum. Ama epilepsi bunu bir gecede değiştirdi. Kendimi engelli biri olarak tanımlamak zorunda kalmanın getirdiği zorluk, yaşam tarzındaki değişiklikler ve nöbetlerle ilgili endişeler bir yana, duygusal sağlığım üzerindeki en önemli etki artık alkol içmeme izin verilmemesiydi.
İş yerinde öğle yemeğinde birlikte vakit geçirmek, birkaç bira içmek, çıkışta ise geç saatlere kadar eğlenmek bizim için tipik bir durumdu. Bazı büyük alkol markalarının reklam hesaplarını tutuyorduk, bu nedenle mesai saatleri dışında genellikle işyerinde ücretsiz bir bar da vardı.
Gerçekten de 'çok çalış, çok eğlen' klişesi vardı. Ve o yaşlarda arkadaşlarımın yaşadıklarımla ve hayatımın nasıl bu kadar büyük ölçüde değiştiğiyle empati kurması zordu. Zamanla işimden çıkarıldım ve sosyal çevremden uzaklaşmıştım. Zorlandığımı biliyordum ama gerçekten nasıl hissettiğim konusunda kimseyle konuşabileceğimi hissetmiyordum. Normalde annemle konuşabilirdim ama o mini bir felç geçirmişti ve her zaman biraz endişelidir. Bu yüzden içinde bulunduğu stresi daha da arttırmak istemedim.
Cesaretimi topladım ve terapiye başladım, paylaşılan duygu yarı yarıya azalır derlerdi ama ben önemsemezdim. Gerçekten öyle oluyormuş. Yaşadıklarımı, hissettiklerimi konuşmak bana tahmin ettiğimden daha fazla iyi geldi. Neler olup bittiği hakkında konuşabilmek büyük bir rahatlama hissiydi.
Kulağa pek bir şey gibi gelmeyebilir - terapiye gitmek- ama gittiğim terapi benim için gerçekten bir dönüm noktası oldu. Eğer bunu yapmasaydım ne yapardım emin değilim, muhtemelen içkiye yönelirdim ki epilepsim ve kullandığım ilaçlar göz önüne alındığında bu gerçekten tehlikeli olabilirdi. Kolaylıkla kontrolden çıkabilirdim.