Merhaba,
Ben Zehra. Dün itibariyle 18 yaşını doldurmuş bulunmaktayım…
Ergenlik denen zorlu süreçte uzun zaman zihnimi meşgul eden bir dönemi sizler paylaşmak istiyorum.
O zamanlar için benim için sınıfın en çirkini bendim, herkes aksini söylese de inandığım şey duyduklarımdan çok farklıydı. Etraftaki herkes çok güzelken benim tek derdim sivilcelerle dolu yüzümü saklamaya çalışmaktı. Çirkin olduğum için kimse benimle arkadaş olmak istemiyordu. Evde ayna karşısında geçirdiğim her an yeni bir kusurumu görüyordum, yamuk burnum, sivilceli cildim, vücudumun orantısızlığı gün geçtikçe daha da belli oluyor, bunları dert ettikçe kendimi cips çikolata yerken buluyordum. Ani kilo alışlarımı sıkı diyetler takip ediyor ve sonrasında yine ipin ucunu kaçırıyordum. Tüm bunların sadece bende olduğunu düşünüyordum. Sadece ben çirkindim, sadece benim saçlarım şekil almıyordu, diğer tüm kızlar gayet güzellerdi. Onlarla yan yana gelmek dahi beni geriyordu. Onların yanında olmak, çirkinliğimin çok daha fazla gözüme batmasına neden oluyordu. O kadar güzel kızın yanında olmayı hak etmiyordum. Onlar çok güzellerdi bense bir o kadar çirkin. Onların yanında olmamalıydım hatta var olmamalıydım. Bu düşünceler zihnimde o kadar çok dolanıyordu ki, tüm bunlar zaten kötü olan ilişkilerimi daha da çıkmaza, kaosa sürüklüyordu. Olduğum hiçbir yerde ben değildim, istediğim kişi değildim ve olacağıma dair inancım günden güne azalıyordu. Tüm bunlara son vermem gerektiğine inanmıştım. Bunun yolunu da kafamda günlerce düşündüm, çözüm neredeydi, bir avuç ilaç acılarımı dindirmeye yetebilecek miydi emin değildim. Bu düşüncelerin zihnimde çok yoğun şekilde döndüğü zamanlarda çirkinliğimi yok olmam için çok haklı bir neden olarak görüyordum.
Aslında bu düşüncenin doğru olmadığını sanırım ilk 10.sınıfta fark ettim. O güne kadar benim için sınıfın en güzel kızı olan sıra arkadaşım Elif, bir anda dönüp gözüne kirpiğinin kaçtığını ve bakıp çıkarmamı istedi. Sanırım ilk kez yüzüne bu kadar net bakmıştım, fark ettiğim ilk şey cildi oldu. Onun da cildinde sivilceler ve alnının yukarısında bir yara izi vardı. Düşündüğüm kadar pürüzsüz bir cildi yoktu ama bu konudan şikayet ettiğini de hiç görmemiştim. Düşünüyorum da benim yüzümde bir yara izi olsaydı ben onu bir şekilde kapatmaya çalışırdım, bilmiyorum belki kahkül falan bırakarak bir şekilde gizlemeye çalışırdım.
O an bir an için durdum ve düşündüm, onun yüzünde fark dahi etmediğim bir şey neden benim için üzerinde saatlerce takıntılı şekilde durmam gereken bir konu oluyordu. Onun yüzünde gayet normal olan şey neden benim için normal olamıyordu. Burada bir çelişki vardı. Karşımdakine tanıdığım toleransı neden kendime tanıyamıyordum???
Tekrar tekrar sordukça cevaplarımın zayıflığını, çelişkisini fark ettim ve bu zayıf cevaplara karşı daha sağlam olan kendime tutunmaya karar verdim.
Bu konuda bir yerlere varabilmiş değilsem bile bu yol üzerinde olmak beni rahatlatıyor.